27 Temmuz 2010 Salı

Muzik ve Beyin


En ilkel kabilelerden en gelişmiş ülkelere kadar her toplumda müzik insan yaşamının vazgeçilmez unsurlarından biridir. Müzik bazan bizi neşelendirir, zaman zaman dans ettirir, bazan hüzne boğar, bazan da yıllar öncesine götürür. Son yıllarda nörobilimlerde elde edilen gelişmelerle artık müziğin beynimizi nasıl etkilediğini öğrenmeye başladık. Bu çalışmalar sonucu müziği evrensel kılan sırlara perde aralarken müziğin olağanüstü gücü ile beynimizin fiziksel yapısını değiştirebileceğimizi ve müzik eğitimi ile başarımızı artırabileceğimizi de öğrendik.

TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisinin Temmuz 2010 sayısında müzik ve beyin konusunu irdeledim.

5 yorum:

  1. Merhabalar,
    Bilim ve Teknik dergisinin Temmuz 2010 sayısındaki yazınızı okudum ve aklıma takılan birkaç noktayı sormak istedim. Kamerun'daki, modern müziğe aşina olmayan bir kabilenin modern müziğe batılılar gibi tepki verdiğini belirterek müziğin evrensel bir yönü olduğunu belirtmişsiniz. Müziğin genetik değil memetik seçilimi olduğunu savunan evrimsel biyologlar var; Richard Dawkins, Susan Blackmore gibi. Ancak bu durum, müziğin genetik bir seçilimi de olduğunu, yani her insanın içinde müzikle ilgili bir şeylerin bulunduğunu gösteriyor. Şimdi sorularıma gelecek olursam;

    Müziğin genetik veya memetik seçilimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Arthur C. Clarke, The Ultimate Melody adlı kısa hikayesinde müziğin beğenilmesinin, insanın beynindeki sinirsel aktiviteyle müzik arasında olan uyum sonucu oluştuğunu ve dolayısıyla bu bağlantılarla maksimum derecede uyuşan, dolayısıyla her insanın sevmek "zorunda" olacağı, nihai besteyi üretmeye çalışan bir biliminsanının öyküsünü anlatır. Eğer müziğin genetik seçilimi olduğunu kabul edecek olursak; Ultimate Melody'nin gerçekten varolma olasılığı var mı? Nörobiyologlar bu konuda bir çalışma yapabilirler mi?

    Yukarıdaki sorudan devam edecek olursam; dünya çapında ün kazanmış ve milyonlarca albüm satan sanatçıların eserlerinin (örneğin Beatles, Metallica, Michael Jackson) beynin nörolojik yapısıyla bir uyumu olduğu söylenebilir mi? Bunların evrensel olarak bu derece beğenilmesinin arkasında insan beyninin yapısı yatıyor olabilir mi?

    Son olarak; müziğin evrensel bir yönü olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, insanın içindeki müzikle ilgili, müziğin beğenisiyle ilgili kısımların evrimleşmesinin insan evrimi açısından nasıl bir faydası olabilir? Yani ne tip bir doğal seçilim mekanizması onları şu anki bulunduğu konuma getirmiş olabilir?

    Şimdiden teşekkür ederim. Ayrıca yazınız için de elinize sağlık :)

    Olcay Sonkurt
    ksilofon.blogspot.com

    YanıtlaSil
  2. OS: Müziğin genetik veya memetik seçilimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

    BK: Her ikisininde onemi oldugunu dusunuyorum. Degisik kulturlerin muziklerinin herbir culture ozgu olmasi (hint muzigi veya cin muziginin bizim halk muzigimizden farkli olmasi gibi) muzigin mimetic yanini, her kulturde bir sekilde muzigin olmasi da (tam tamlardan senfoni orkestralarina kadar) onun kalitsal mekanizmalar tarafindan yonlendirildigini gosteriyor bence".

    OS: Arthur C. Clarke, The Ultimate Melody adlı kısa hikayesinde müziğin beğenilmesinin, insanın beynindeki sinirsel aktiviteyle müzik arasında olan uyum sonucu oluştuğunu ve dolayısıyla bu bağlantılarla maksimum derecede uyuşan, dolayısıyla her insanın sevmek "zorunda" olacağı, nihai besteyi üretmeye çalışan bir biliminsanının öyküsünü anlatır. Eğer müziğin genetik seçilimi olduğunu kabul edecek olursak; Ultimate Melody'nin gerçekten varolma olasılığı var mı? Nörobiyologlar bu konuda bir çalışma yapabilirler mi?

    BK: Icinde yasanilan toplum ve onun kulturunun muzik zevkini sekillendirdigi muhakkak. Fakat ayni kultur icerisinde dahi farkli yonelimler olmasi soz konusu. Genelde her insanin beyin yapisi birbirine cok yakin olmakla birlikte, kisiler arasinda cok onemli farkliliklar var. Belki ektreme bir ornek olacak ama sinestetler (synesthesia) sesleri renk olarak algiliyorlar veya herbir rakam onlar icin farkli bir renkte gorunuyor. Herbirimizin beynindeki sinirsel baglantilarin farklilik gosterdigini biliyoruz. Bu da cok sayida insanin ayni tepkiyi vermesini saglayacak “ultimate melody” nin olma ihtimalini cok zayiflatiyor.

    OS: Yukarıdaki sorudan devam edecek olursam; dünya çapında ün kazanmış ve milyonlarca albüm satan sanatçıların eserlerinin (örneğin Beatles, Metallica, Michael Jackson) beynin nörolojik yapısıyla bir uyumu olduğu söylenebilir mi? Bunların evrensel olarak bu derece beğenilmesinin arkasında insan beyninin yapısı yatıyor olabilir mi?

    BK: Bu konuda cok degisik faktorlerin rol oynamasi kesin bir sonuc cikarmayi zorlastiriyor. Mimetik etkilerin payi cok onemli. Ilesitim araclari sayesinde hemen herseyden haberdar olmaya basladik. Kamerundaki gibi degisik muziklere expose olmamis insanlar uzerinde yapilacak bir deney bu sorunuza en gercekci cevabi verecektir sanirim. Ote yandan Beatles ve Metallica degil ama Michael Jackson’I dunyanin herbir yanindaki cocuklarin dahi begenerek dinlemesi onun muziginin evrensel yonleri oldugunu oneriyor.

    OS: Son olarak; müziğin evrensel bir yönü olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, insanın içindeki müzikle ilgili, müziğin beğenisiyle ilgili kısımların evrimleşmesinin insan evrimi açısından nasıl bir faydası olabilir? Yani ne tip bir doğal seçilim mekanizması onları şu anki bulunduğu konuma getirmiş olabilir?

    BK: Bu cok guzel ve onemli bir soru ama cevabi kimsenin bildigini sanmiyorum. Steven Pinker muzigin evrimsel acidan hicbir degeri olmadigini savunuyor ama ben onunla ayni fikirde degilim. Eger onemi olmasaydi bugune kadar korunmazdi diye dusunuyorum. Yasamin temel amacinin gelecek nesilleri uretmek oldugu dusunulurse muzigin bu acidan bir avantaj saglamis olacagi dusunulebilir. Sadece bir gozlem ama genc kizlarin rock starlarina gosterdigi ilgi ve bu ilginin sonucu olarak rock starlarinin ureme sanslarinin normal bir erkeginki ile kiyaslanmayacak kadar yuksel olmasi belki bu konuda bir gosterge olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Anabilim Dalı ile Ege Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı'nın 2005'ten beri yürüttüğü bir proje var (Müzik Beğenisinde Kültürel Etki). Müziğin beyindeki etkisi fMRI yöntemi ile araştırılırken, bir yandan da görüşme yöntemleri yapıldı. Bu projeden 2 doktora tezi, 3 de yüksek lisans tezi çıkmıştır. Aynı üniversitelerde Müzik Ve Beyin konusunda hala lisansüstü eğitimde birçok çalışma yapılmaktadır.
      Bunlardan ilki benim doktora tezimdir: Müzik Beğenisinde Kültürel Etkenler: Bir fMRI çalışması.
      Dr. Gülay KARŞICI

      Sil
  3. Dr. Huseyin Kocan27 Temmuz 2010 14:52

    Temmuz 2010 Bilim Teknik dergisinde Muzik ve Beyin adlı makalenizi buyuk ilgi ve heyecanla okudum; bu guzel makaleniz için size teşekkur ediyorum.Ilgim hem makalenin icerigi hemde kirsal ve kurak topraklarimdan ornek alinmasi gerek basarili bir insanin yazisina denk gelmek..

    Makalenizi okurken Edirnedeki II.Beyazit kulliyesindeki muzikle tedavi odalari aklima geldi, biraz arastirdigimda cesitli makamlari hem ruh hemde organik hastaliklar icin siniflandirilmis ve tedavi olarak uygulanmis.Bu tedavinin bugun icinde tipta kullanılmasına katilirmisiniz?

    Dr.Huseyin Kocan

    YanıtlaSil
  4. Dogruyu soylemek gerekirse muzik tedavi konusunu basli basina bir makale olarak ele almayi dusunuyorum. O nedenle de bu ilk makalede ona fazla deginmedim.

    Kendi degerlerini ve ellerinde olani asagilayip, herseyi batidan almak gelismekte olan ulkelere ozgu bir durum maalesef. Muzikle tedavi buna cok guzel bir ornek. Isin ilginc yani bati bizim terkettiklerimizi kesfedip yasamina uyarliyor ve biz de onlar vesilesi ile yeniden bir zamanlar asagiladigimiz seylere yoneliyoruz. Son on veya onbes yildir Amerika’da neredeyse hemen her hastanede muzikle tedavi programlari uygulanmaya basladi. Eminim biz de bu trendi yakinda takip etmeye baslariz.

    YanıtlaSil