10 Eylül 2011 Cumartesi

İnsanın gerçekten kalp atışlarına ihtiyacı var mı?

Bölümümüzde severek yaptığım işlerden biri, yan ihtisasını yapan doctor arkadaşlara kariyerleri için önemli olan, proje hazırlama, kongrelere özet hazırlama, kolaborasyon  vb konularda seminerler vermek ve ayrıca araştırmaları hakkında yapıcı önerilerde bulunmak. Bu hafta sunumunu yapan arkadaşımızın araştırma konusu kalp atışları ve onunla ilgili belli bazı anormalliklerdi. Seminerinin sonuna ona sorduğum soru şuydu “insanın gerçekten kalp atışına ihtiyacı var mı?”

Böyle de soru mu olur? dediğinizi duyar gibiyim. Öyle düşünmüş olacak ki semineri veren arkadaş da önce şaşkın bakışlarla soruyu tekrar etmemi istedi. Aynı şeyi tekrarlayınca sessiz geçen saniyelerde bir cevap bulmaya çalıştı. Bu arada salondaki dinleyiciler arasında da mırıldanmalar başlamıştı. Hatta içlerinden birinin alçak sesle “yaşamak için elbette kalp atışına ihtiyacımız var” dediğini duydum.

Neonatolojist olan prof arkadaş, en azından bebeklerde kalp atışı olmaksızın kanın devamlı akışının böbreklere iyi gelmediğini söyledi. Bir diğer prof arkadaş ise aslında bu problemin pulse, yani kalp atışının olmamasından ziyade diğer hastalık nedenlerinden, örneğin bağışıklık sisteminden kaynaklanıyor olabileceğini ileri sürdü.

Çoğu kez olduğunu gibi bu sefer de literatürü tarayınca bu tür düşüncelerin benden çok önce başka bilim insanlarının da aklından geçtiğini görmek şaşırtıcı olmadı. Nitekim yakın bir zamanda Teksaslı iki Amerikalı kalp cerrahinin sürekli kalp akışını sağlayacak son derece basit iki pompa (resimde görülen) kullanarak terminally ill (artık ümitsiz) bir hastanın daha uzun yaşamasını sağladıklarını okudum. Pompalar kanın aynı hızda sürekli olarak akışını sağlıyorlardı. Hastanın eşi, başını kocasının göğsüne dayadığında onun kalp atışlarını duyamamanın çok garip olduğunu söyleyecekti. Bu son derece ucuz metodun çok sayıda kalp nakli bekleyen hasta için bir çözüm olup olamayacağını zaman gösterecek.

Ancak bu bloğu böyle bir icadın yapılmış olduğunu bildirmek için yazmadım. Aksine bizlerin, özellikle bilim insanı olan veya olmaya gönül vermiş olanlarımızın yaşama bakış açılarının nasıl olması gerektiğine bir örnek verebilmek ti amacım. Eğer yaşamı bu şekilde sorgulayabiliyor ve böyle bir cesareti kendinizde göruyorsanız bilim insanlığıni kendinize hedef seçmenizi oneririm.

1 yorum:

  1. Doğru yerden bakabilmek için bakış açısını değiştirebilmek gerçek bilim insanlarının en önemli meziyeti bence, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

    YanıtlaSil