20 Ağustos 2011 Cumartesi

OKUYAN BEYİN

Şu anda gözleriniz beyaz bir kâğıt üzerine yazılmış siyah renkli, kimi düz, kimi eğimli çizgilerden oluşan, bazılarının birden fazla parçası olan şekiller üzerinde dolaşıyor ve onları satır satır tarıyor. Ancak beyniniz bu basit şekilleri algıladığında olağanüstü bir değişim gerçekleşiyor ve zihninizde bilimin gizemli dünyasına, yepyeni bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Büyük olasılıkla okuyan bir beyinde neler olup bittiğini, okumanın beyinde ne tür etkileri olduğunu öğrenmenin beklentisi içine girdiniz, belki de daha önce üzerinde hiç düşünmediğiniz, fakat yaşamınızın büyük bir bölümünü kapsayan bu işlev hakkında bir şeyler öğrenecek olmanın heyecanını hissetmeye başladınız. Bu değişim, yani beyaz kâğıt üzerindeki gelişigüzel siyah çizgi veya şekillerin bizleri bir anda bambaşka dünyalara götürüp olağanüstü duygular yaşatması, insan beyninin en olağanüstü işlevlerinden biri. İlginç olan ise, tür olarak milyonlarca yıldır bu gezegende yaşıyor olmamıza rağmen bu işlevi çok yakın bir geçmişte, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl kadar öncesinde icat etmiş olmamızdır. Peki beyin nasıl okuyor? Beyinde görme merkezi olduğu gibi acaba bir de okuma merkezi mi var? Okuyan beyinle okumayan beyin bir mi? Acaba gelişmişlik seviyesi ile toplumun okuma düzeyi arasında bir bağlantı olabilir mi?
TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisinin Eylül 2011 sayısı için beynin okuma işlevini konu alan bir yazı kaleme aldım. Sürprizlerle dolu, ilgi ile okuyacağınız bir yazı olduğuna inanıyorum. Keyifli okumalar.. 


8 yorum:

  1. merhaba yazınızda görsel tanımayı gerçekleştiren merkezin angular girustan daha aşağıda bir merkez olduğundan bahsetmişsiniz konuyla ilgili detaylı bilgiye erişebileceğim kaynak önerebilir misiniz?bir de reading in the brain'e türkiyeden ulaşabilmemiz mümkün müdür? teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Bence mükemmel bir giriş olmuş birkere, bunu söylemeden geçemiyecem.Konuyu merak eden için artı bir merak uyandırmış amaaa kesinlikle okumaya değer bir yazı olmuş.Sanki uzayıp gidecekmiş gibi ama okuyucuya istenileni vermiş bence.Ben daha buyuk yaşlarda neler olup bittiğini merak etmiştim ve dergiyide buyüzden almıştım aslında ama hiç pişman olmadım ve bu yüzden sizi buldum,görüncede beğenimi yazmak istedim.Devamını bekliyorum,olursada hiç kaçırmam.Başarılar...

    YanıtlaSil
  3. Yazınız gerçekten merak uyandırıcı gerçek bir hikayeden gelişerek devam ettiği için çok etkileyici ve aydınlatıcı. Öncelikle sizi tebrik ederim. Erken yaşlarda beynin gelişimi önemli olduğu için anaokulu öğretmeni arkadaşlarıma da yazınızı okumalarını tavsiye edeceğim. Ayrıca annelere ve sokakta bütün gün boş boş koşturan çocuklara da okuma alışkanlığı kazandırmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Ben Biyoloji bölümü öğr. Üyesiyim ve dillerin oluşumunu merak ederdim hep, konuşma gibi okuma ve yazmanın da beyinde yerinin ayrı olması ilginç. Harf ve rakamlar acaba neden faklı? DNA kitabınızı da alıp okumak istiyorum. Yeni yazılarınızı bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  4. bu dergide okuduğum en iyi yazılardan biriydi gerçekten sizi tebrik ediyorum iyi bir araştırma olmuş.

    YanıtlaSil
  5. yorumlariniz ve nazik sozleriniz icin tesekkur ederim.
    schistosoma, reading brain kitabinin Turkceye cevrildigini henuz duymadim. Amazon.com 'dan dogrudan alabilmeniz mumkunse onu tavsiye ederim.
    Adsız 1, makaleyi anadolu ogretmeni arkadaslariniza da tavsiye etmeniz buyuk bir incelik. Tesekkur ederim.
    Bahri

    YanıtlaSil
  6. Cok ilginc hikayelerle dolu bir yaziydi. Tesekkurler, calismalarinizda basarilar.

    YanıtlaSil
  7. Derginizin bu sayısını beğenerek okudum ve 'Okuyan Beyin' başlıklı yazınızdan çok etkilendim.Hatta okul için yapacağım sunumda bu yazınızdan faydalanmaya karar verdim.Çok etkili bir konu ve sunumumda da dikkat çekeceğinden eminim.teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Bizim insanımız o kadar az okuyor ki okuyanıda tek tip okuyor, ya populer olmuş bi bilimsel kitap anca okur, bunun yanında da psikolojik kitap okuduysa çeşit onun için budur, ancak ne ekonomi, ne bilim ne tarih bildikleri yoktur. Bu yüzden üniversiteye başlayan iki kitap okuyan bir imaj benimsiyor, belki bu tiplerden elli katı kitap okusakta, bunlar yeni bişeyler öğrenmeye başlayıp bu farklı bişey herkes yapmaz tarzıda budur şeklinde sonradan görme bir imaj benimsiyor, entel dediğimiz hep aynı dar ideolojiyi kabul etmeye programlanmış, birbirini hemen kopyalayan tipler aslında sonradan görme bir bilgi ve okurdurlar. Keşke ideolojileri yaratanların bilim adamları ve bilim olduğunu, bu sebeple tekrar tekrar değişebileceğini bilseler.

    YanıtlaSil