29 Kasım 2010 Pazartesi

Uyku


Günlük yaşantımızın üçte birini uyuyarak geçiririz. Pek çoğumuz için uyku yorgun bir günün ardından başımızı yumuşak bir yastığa koymamızla başlayan, bazen ilginç rüyalarla renklenen, yedi sekiz saat sonra dinlenmiş olarak uyanmamızı sağlayan fizyolojik bir gereksinimdir. Ama gerçekten öyle mi? Sadece dinlenmek için mi uyuyoruz? Uyku beynin gelişimi, hafıza, öğrenme ve hatta bağışıklık sisteminin normal çalışması için de gerekli olabilir mi?

Bilim ve Teknik Dergisinin 2010 Aralık sayısında uyku konusunu işledim. Makale uyku konusundaki araştırmaları ile bilinen, “Temel İçgüdü”, “Vücut Isısı” ve “Doğanın Ucubeleri” adlı popüler bilim kitaplarının yazarı, “Behavioural Neuroscience” adlı bilimsel derginin baş editörü ve üniversitemizin psikoloji bölümü profesörlerinden Mark Blumberg ile yaptığım söyleşiyi de içeriyor.

Asagidaki video, makalede bahsettiğim ve narkolepsi rahatsızlığı çeken köpeklerden birine ait. Bilim insanları narkolepsi rahatsızlığı olan bu köpeklerle yaptıkları bilimsel çalışmalar sonucu narkolepsiye neden olan geni keşfettiler.

28 Kasım 2010 Pazar

Okurlarımdan Gelenler


TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisinin Kasım sayısında yazdığım  "Tanıyamayan Beyin" yazımdan sonra okurlarımdan e-mailler aldım. Makalemde bahsettiğim belirtileri kendilerinde gördüklerini ve yıllardır bir türlü neden olduğunu bilemedikleri problemlerine bir açıklama bulmaktan çok mutlu olduklarını yazıyorlar. Özellikle bir okurumun yazdıkları beni gerçekten çok duygulandırdı. Yetmiş üç yaşındaki bu okurum makalede bahsedilen semptomların herbirinin kendinde varolduğunu ve yaşam boyu özellikle sosyal ilişkileri açısından çok güçlükler çektiğini belirtiyor.  Hatta arada bir “kendine kahrettiği zamanlar olduğunu” ve bu durumunu “kişisel bir kusur” olarak gördüğünü belirtiyor. Beni mutlu eden nokta ise bu okurumun makaleyi okuduktan sonra yaşadıklarının kendi elinde olmadığını öğrenmiş olmasının onu rahatlatmış olduğunu yazması oldu.

Trabzon Fen Lisesinden bir grup öğrenci de bilim dersleri için prosopagnosiayı konu almayı planladıklarını yazdılar. Tıbbi bilimlerde yayımlanmış her makalenin yeraldığı PubMed adı verilen veri tabanında yaptığım taramalarda Türkiye’de prosopagnosia hakkında (ingilizcede “yüz körlüğü” tabiri kullanılıyor ama ben bu tabirin çok negatif olduğunu düşündüğüm için kullanmak istemiyorum) örneğin ne sıklıkla göründüğü hakkında yapılmış bir çalışma bulamadım. Bu nedenle belki bu lise öğrencisi akradaşlar bir ilke imza atacaklar.

Türkiye’de yayınlanan ulusal gazetelerden birinden bir muhabir makaleyi okuduktan sonra konuyu gazetesine taşımak istediğini yazdı. E-mail ile de olsa konu hakkında bir röportaj yaptık. Böylece çok daha geniş bir okuyucu kitlesi prosopagnosia’dan haberdar olmuş olacak.